24 Ocak 2010 Pazar

Ben bir başkasıdır, cehennem başkaları

Kendimizi hiç görmediğimizi ve asla göremeyeceğimizi düşünmek korkunç. Aslında nasıl göründüğümü bilmek istiyorum, bu aynanın gizlediği bilgiyi elde etmenin
bir yolu olmaması çıldırtıcı geliyor. Sadece gözlerimin içine baktığım anda nasıl göründüğümü biliyorum, ama sadece aynanın karşısında gözlerime bakıyorum. Diğer bütün hallerim insanlar tarafından ele geçirilmiş, benden çalınmış. Kendimizi görmek istediğimizde bir poza bakıyoruz hepimiz. Görmek istediğimiz insana en yakın halimizi takınıyoruz her seferinde. Diyelim ki bir lokantada yemek yiyorum ve kafamı kaldırdığımda karşımda biri olduğunu fark ediyorum ve aniden baktığım şeyin daha önce orada olduğunu görmediğim aynadaki aksim olduğunu anlayınca
garip bir tedirginlikle irkiliyorum. Kendimi gerçeğe en yakın halimle görmüş olmanın tiksintisini duyumsuyorum. Bir pozdan öte bir şey olduğumu görmek sinirlerimi bozuyor, iştahım kaçıyor. Başımı yeniden kaldırdığımda biliyorum ki bu kez aynada "kendimi" göremeyeceğim.

İnsanlardan en çok bu yüzden kaçıyoruz. Narsisizm çağında kimsenin gerçek imgemizi ele geçirmesini istemiyoruz. Konuşmaya kendimizi fazla kaptırdığımız anlarda sesimizin fazla yüksek çıktığını, heyecanlandığımız zaman ellerimizin titrediğini, annemizle bir saatten fazla kavga etmeden bir arada bulunamadığımızı, işte sorun yaşadığımızda ağladığımızı, öfkelendiğimizde ağzımızı çok fena bozduğumuzu, genelde yataktan barut fıçısı gibi
kalktığımızı ve neredeyse kapılarla kavga edecek kadar sinirli olduğumuzu, kriz anlarında paniğe kapıldığımızı, çare bulana kadar deli dumrul gibi gibi dolandığımızı, yabancılardan oluşan topluluklar içinde çekingenliğimizi saklayamadığımızı, pazarlık yapamayacak kadar utangaç
olduğumuzu ya da pazarlık yapmadan manavdan elma bile alamadığımızı bir başkası bilsin istemiyoruz.

İşte bu yüzden bir zamanlar hasbelkader hayatımıza girmiş insanların gidişi sevilenin yitirilmesinden öte bir acıyı daha getirir. Artık bizi olduğumuz insan olarak onaylayan biri yoktur ve biz biliriz ki böyle bir insanı yeniden bulmak kolay olmayacaktır. Belki de bir daha asla kimse bizi sevmeyecektir bütün o korkunç kusurlarımızla. Yüzlerce kez bizi sarhoş gören ve bütün o sarhoş zırvalıklarına katlanan insan yoktur artık hayatımızda; şimdi ilk sarhoş
olduğumuzda terk edileceğizdir. Yeni insanlar terazileri ile çıkagelecektir evlerimize ve istikrarlı bir şekilde aynı rolü oynamamızı bekleyeceklerdir. Bizden olamadıkları şeyi isteyeceklerdir, ihtiyaç duydukları tek şeyi: kusursuz olmamızı ya da en azından kusurlarımızı sempatik bir sunumla servis edebilecek yeteneği. Bir romantik komedi türü artık ilişkiler. Seçebileceğimiz birkaç karakter var sadece.
Aynadaki aksimiz kadar yabancıyız birbirimize.