8 Eylül 2009 Salı

Her şey yerli yerinde

Aşk benim için ne zaman olan değil, yaratılan bir şey haline geldi, hatırlamıyorum. Bunun böyle olduğunu mu keşfetmiştim yoksa bunu ben mi icat etmiştim, emin değilim. İnsanın zorunlulukları tercihlerine, tercihleri de zorunluluğuna dönüşebiliyor ve başını kaçırmışsan hadisenin geri dönüp keşfetmek gerçeği çok kolay olmuyor. Gerçek ne işe yarar ki öte yandan, iyileşmeye inanmıyorsan, insanın bir hastalık olduğundan bunca eminsen?

Evet, aşk yazmak için oturdum klavyenin başına. Anlatmalı bu kurguyu, itiraf etmeli ve kurtulmalı belki de. Ceza ya da af değil beklediğim, kimilerinin iştahla salyaları aksa da, biliyorsunuz ki tiksiniyorum bu hallerinizden. Kibir? Hayır sevgili dostum, kibir değil, umarsızlık dedim değil mi sana bin defa. İnsanda sevdiğim şey aşık olma ve bilme kabiliyetiydi. Onları yitirdiğimizden beri, yürek ve zihin öldüğünden beri, yavaşlatılmış bir intihar edimidir her nefes alışımız. Benim tek becerebildiğimse, belki de tek başarım bu ömrümde, o süreci yavaşlatmaya kalkmamaktır. Siz büyük ahmaklar... Yoo hayır, bugün size çatmaya niyetim yok. Gerçek bir umarsızlıkla kutsanmış olarak uyandım bu sabah.

Ahmet Hamdi'nin mezarı başında bekledim geçen gün. 'Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında' diye mırıldanarak, tek dostunun, hocasının yanına uzanıvermiş. Aralarında ise gereksiz bir takım cesetler kök salmışlar, gereksiz bir hayatın gereksiz anıtları olarak. Sanki yaşamışlar gibi ölümü hak ettiklerini sanıyorlar. Mezarlıkları seviyorum, orada kimse oynamıyor. Herkes olması gerektiği gibi, başından beri zaten olduğu gibi.

Zaman üzerine düşünüyorum sonra, Ahmet Hamdi'nin ne güzel bir yalan söylediğini, kendini derviş ilan ederken nasıl acılı bir zevkle kendinden geçtiğini. Bütün bir hayatını harcadı, aradığı şeyi bulamadı. Tanrım, başım dönüyor bu kusursuz başarısızlığı düşündükçe. Bir an için, durée'yi yaşıyorum, rüzgarda uçan bir tüy kadar hafifim işte ben de.

Ah evet, bir de aşk vardı değil mi? Sevişen iki insan arasında aniden parlayan ve orgazmın hoyrat nefesiyle sönüveren bir an. Güzeldir, korkunçtur, hüzünlüdür. Anlamın içine girip onun tarafından dışarı tükürülmektir. Aşk insanın en güzel başarısızlığıdır. Sonrası çok iyi biliyorsunuz ki açgözlü bir yalandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder