24 Eylül 2009 Perşembe

Hayatın anlamı

Çıldırmamak için yarattığım tüm mazeretleri tükettim, artık kaçış kalmadı. Önce sahip olduğum ne varsa terk ettim. Sırayla ve istisnasız. Çıplak kalırsam daha güzel elbiselerim olur sandım. Aklımı temizlersem daha güzel anılarım olacağını sandığım gibi. Geçmişi gelecekle temize çekebileceğime inanmıştım. Kulağa çocukça geliyor, değil mi? Açıkçası bir çaresizliğin dışavurumuydu bütün bu çılgınca çaba.
Hayatın intikamcı doğasını hesaba katmamışım. Yeni diye bir şey olmadığını, yeni sandığımız her insanın, her şehrin, her uğraşının, kendi tarihimizden bağımsız bir işlevi olmadığını görebiliyorum şimdi. Kirpi İkilemi, 7 yaşına dönüyor bir hipnoz seansıyla. Ne görüyorsun diye soran buyurgan sese iniltiyle karşılık veriyor: çok yalnızım.
İleriye sandığımız her yolculuk bizi karanlık geçmişimize bir adım daha yaklaştırıyor. Ana rahmine dönmeden önceki son yıllarım bunlar. Geride bir iz bırakmayacağım. Belki sonsuza kadar uzayda dolanıp duracak sesim ve geri dönüşümü sağlanamayan tüketim artıklarım. İnsan kaç adet pet şişe tükettiğini saymalı belki de, eğer niceliksel ifadelere ihtiyacı olabileceğini düşünüyorsa bir gün. Şu an benim var mesela.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder