11 Ekim 2009 Pazar

En çok kaderimi sevdim

Valizim karmakarışık, belli ki öfkeyle hazırlanmış ve sarhoş bir kadın tarafından taşınmış buralara kadar. Ben sadece bir valize sığdırılabilecek kadar sadeleşsin istemiştim hayatım, 'insan bir valizde taşıyamıyorsa onları sahip olduğunu sandıklarından hiçbirine sahip değildir aslında' demiştim. Peki ama ona neden böyle hoyrat davranıyorum? Daha nelerden vazgeçmem gerekiyor, daha ne kadar kaybolmam gerekiyor bulmak için kendime ait olanı?

Bazen bizi harekete geçirecek tek güç öfkedir. Valizime tekmeler savurarak dolanıyorum işte ben aranızda. Birini sahip olmadıkları için sevebilir misiniz, onunla sahip olmadıklarınızı paylaşabilir misiniz? Cevap bile veremiyorsunuz değil mi bayım, o halde siktir olup gidin karşımdan! Asla aşağılanmayacaksınız, asla düşmeyeceksiniz, asla utandırılmayacaksınız, asla kaybetmeyecekseniz: sizi tutunmakla lanetlediler çünkü.

Bakın hanımlar beyler, bu hayatta gücü reddetmenin bedeli güçsüzlüktür; yakılacak kitapları yutmamak gerekir. Tek bir seçim hakkınız var: hayır diyecekseniz cehennemi seçtiğinizi bilin. Özgürlüğün karşılığı yoktur, onu alamazsınız, o olursunuz sadece. O yüzden bırakın şimdi ağlaşıp durmayı da sevişin mesela, seksten daha pratik bir yolu yok bu yanılsamayla boğulmanın.

Kendime ait bir oda, ben şimdi oraya gidiyorum. Elveda demeye de gelmiş olabilirim buraya, kalabilirim de odamda bir süre. Bilmiyorum ve lütfen bana bunun öngörülebilir bir durum olduğunu söyleyip beni sorumlu kılmaya kalkmayın başıma geleceklerden. Olduğumuz kişiler değiliz, olmamıza izin verilen kişileriz. Olmamakla yıkanıyorum şimdi, bu rüyanın her an yıkılabileceğini biliyorum ve biliyorum ki korkunun gölgesi yoksa üzerinde hiçbir mutluluk sahici değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder