11 Ekim 2009 Pazar

Koleksiyoncu

Başlamadan biten aşklar koleksiyoncusu oldum. Bir ara fotoğrafları birikmişti karta basılı ya da belgelerim kloserlerinde dijital halde. Saklıyordum. İnsanlar gezdikleri ülkelerin, şehirlerin fotoğraflarını saklarken benim onları saklamış olmam hiç de anlaşılmaz değildi. Fotoğraflar o adamları neden istediğimi söylemiyordu, ama neden bittiğini açık edenler vardı aralarında. Şu poza bak diyordum, nasıl da gizlemeye çalışmış güvensizliğini sahte bir meydan okumanın ardına. Şuna bak, nasıl da mağrur duruyor, yanına yaklaşılmaz, izinsiz girilmez. Şu kendinden emin güzelliğe bak ya da şu ürkek gözlerdeki yabaniliğe. Canımı yakıp da gidenler, canımı sıkıp da gidenler, öylece gidenler, sır gibi gidenler, hakaret edip gidenler... bir şekilde gidiyorlardı işte. Ve sonra bir başkası bir şekilde buluyordu yerimi. Sormazdım nereden geldiklerini, ne istediklerini, ne zaman gideceklerini. Yalnız bir kadının evine gelmiş misafirlerdi onlar. İyi ki geliyordu bazen birileri, tam da yalnızlıktan çıldırmak üzereyken.
İki tür kadın vardır: yalnızlığın bir sonu olduğuna inandıkları için ev sahibi olacak bir erkeği bekleyenler, yalnızlığına kimsenin çare olamayacağını bildikleri için misafirlerle yetinenler. Ve alışılmış bir şeydir artık çarşafların yıkanması, odanın havalandırılması gibi, yüreğin avutulması. Kırgınlıklar, öfkeler, yarım kalmış hevesler, pişmanlıklar, özlemler, küçük düşürülmeler ve küçük düşürmeler, yorgunluklar, hatta aşağılanmalar. Hepsi bilindiktir, hepsi tanıdık. Tek bir adamla yaşamazsın da bunları, hep başka biriyle başka yoğunlukta yaşarsın. Sonuçta senin tercihindir bu. Sonuçta özgür anların vardır, olman gerektiği gibi yalnız olabildiğin. Sonuçta, belki sahte ve küçük ama tatlı heyecanların vardır. Sonuçta acıların tamamen sana aittir. Kendi deliğinde ve kendi deliliğinde hürsündür. Can sıkıntısını paylaşmak gibi iki kişilik bir deliliğe yeğlersin tüm bunları. Hala da yeğliyorum. Şimdi sana aşıkken mesela ve sen bırakıp gitmişken beni, bu tatlı acıyı büyütüyorum içimde. Az sonra çift kişilik yatağıma tek başıma uzanacağım ve "İyi ki yanımda değilsin aslında biliyor musun sevgilim. Bu yatakların diğer ucu çok dayanıksız, içimdeki şu sızının ömrü kadar" diyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder